Beldeler
GÜLLÜK
Güllük Türkiye’nin güney batısında, Ege Bölgesi’nin güneyinde, Milas ilçesine bağlı şirin bir sahil beldesidir.
Güllük Güllük Türkiye’nin güney batısında, Ege Bölgesi’nin güneyinde, Muğla ilinin Milas ilçesine bağlı şirin bir sahil beldesidir.
Milas-Bodrum kara yolunun 16.km sindeki sapaktan sağa dönüp 8 km daha yol aldığınızda, güneşin yada ay ışığının yakamozlar oluşturduğu Güllük körfezini kuşatan bembeyaz evleri ve yemyeşil doğasıyla Güllük sizi karşılar.
Güney Ege’nin tarihi, turistik merkezlerine son derece yakın olan Güllük, doğa aşıklarının gerçek dinlencesi olmaya aday, bakir beldelerden biridir. Belde merkezinden ,Milas-Bodrum Havaalanı 9km, Bodrum 43 km, Milas 24 km, İzmir 224 km uzaktadır.
Deniz, Kara, Hava yolunun hangisini tercih ederseniz Güllük’e ulaşabilirsiniz. Çok sayıda yat ve tekneyi barındırma kapasitesine sahip limanıyla denizden; sadece 9 km uzaktaki Milas-Bodrum Havaalanında hava yoluyla, gerek otobüs şirketleri gerekse özel aracınızla kara yolundan beldeye ulaşım olanaklarına sahipsiniz.
Ayrıca; Güllük-Milas, Güllük-Bodrum arasında düzenli olarak yapılan minibüs taşımacılığından ve taksilerden günlük seyahatlarınız için yaralanabilirsiniz.
Limandaki gezi tekneleriyle düzenli “Mavi turlara” katılarak bakir koylarda güneşin ve denizin keyfini çıkarabilirsiniz.
Ege Bölgesinin genel özelliği olan, dağların denize dik olarak uzanmasıyla oluşan dantel gibi koylar, Güllük Körfezini süslemektedir. Güllük’teki yükseltiler dağ özelliğinden çok, tepe özelliği taşır. Körfez içinde; Tavşan, Büyük ada, Domuz, Yılan, Metelik ve Salih adaları yer almaktadır.
Bitki örtüsü makiliktir. Ancak gölgesinde piknik yapabileceğiniz çam korulukları da bulunmaktadır. Bu nedenle belde yaz-kış yeşil doğasını korur. Rakım ortalama 10 m kadardır. Tepelerde zeytinlikler ve çam türlerinin yanı sıra; yaban çileği mersin, çitlenbik, böğürtlen, defne, sakızlık vb. fundalıklar; tırfıl, dere dikeni, kanyaşı ,ayrık, topalak, sirken, yabani yulaf ,narpız, semiz otu, köremen (yabani pırasa),ısırgan otu, kaz ayağı, balık, kuşyüreği, baldıran, deve tabanı, nane, kuzu kulağı, sarmaşık, tilkişen (yabani kuşkonmaz),rezene, sarı ot, ebe gömeci, kenker, hardal, yabani radika vb. otlar; nergis, sümbül, gülhatmi, papatya, mine türleri(yabani orkideler),kapari, yaban laleleri, gelincik, azan çiçekleri, kantron vb. pek çok çiçek türlerini görebilmek mümkündür.
Bahçelerde ise en çok gül, karanfil, sardunya, begonvil türleri yetişmektedir. Bitki örtüsündeki bu zenginlik, Güllük Körfezindeki balık çeşitlerinde de kendini gösterir.
Bu nedenle olta balıkçılarının tercihi olan beldede en çok; kefal, çipura, lidaki, levrek, Karagöz, sargöz, ısparoz, lagos, dilbalığı, yılan balığı, kerpe, kız balığı, zargana, sarpa vb. balık türleri yakalanır. Deniz suyunun tuzluluk oranı ne Akdeniz kadar çok tuzlu nede Marmara ve Karadeniz kadar az tuzludur. Deniz sezonu boyunca çevredeki en ılık su Güllük’tedir.
Eski adı ”KÜLLÜK” olan beldenin ismi 1933 yılında Başbakan İsmet İNÖNÜ ve Mareşal Fevzi ÇAKMAK tarafından “GÜLLÜK” olarak değiştirilmiştir.
Güllük o tarihten sonra yerleşim yeri olarak dikkat çekmiştir. Osmanlı Devleti döneminde ticaretle uğraşan Rumların ithalat ve ihracat limanı olarak kullanılmış, Rum tacirlerin yaptırdığı depo binaları ve birkaç evden ibaret olan bir kimliğe bürünmüştür. Bu gün bu depolardan pek çoğu dükkan, kahve, lokanta olarak kullanılmaktadır.
Kurtuluş savaşından sonra Yunanistan da yaşayan Türklerle, Güllük’te yaşayan Rum vatandaşların değişimi sonunda, beldeye Girit, İstanköy ve Mora’dan gelen Türk aileler yerleşmiştir. Böylece Güllük ilk kez “yerleşim kimliği” kazanmıştır. İlerleyen yıllarda göçebe Yörük ailelerden bir çoğu yerleşik duruma geçerek Güllük nüfusuna katılmıştır.
Güllük Atatürk’ün sağlığında büstü dikilen ilk köylerden biridir. Buda Atatürkçü ve ilerici kimliğin bir göstergesidir.(29 Ekim 1935) Beldeye daha sonraları Bodrum ve çevresinden, Milas ve köylerinden göç dalgaları başlamış, son yıllarda kurulan yapı kooperatifleriyle büyük kentlerden-önceleri tatil amacıyla gelen daha sonraları yerleşenlerle nüfus yoğunluğu artmıştır.
Güllük’te sürdürülen ekonomik faaliyetler çeşitli sektörlere dağılmış bulunmaktadır. Balıkçılık, sınırlı miktarda narenciye, maden ihracatı, zeytincilik, kültür balıkçılığı ve en önemlisi turizmdir.
İklim ve arazi koşulları nedeniyle en önemli tarımsal faaliyet zeytinciliktir. Yaklaşık 1000 dekar zeytinlik halkın bir bölümünün gereksinimini karşılar. Elde edilen zeytinden; zeytinyağı ve sofralık zeytin olarak yararlanılır. Zeytin ürünleri genelde, zeytinci ailenin 2 yıllık gereksinimini karşılamak üzere hazırlanır. Ticari amaç için çok az miktar kullanılır.
Zeytin 2 yılda bir meyve veren kıymetli bir ağaç türüdür. Narenciye üreticileri dar alanlarda kalmıştır. Belde pazarında ürünlerinin satışını yaparlar. Beldenin iç gereksinimini karşılarlar. Çok emek isteyen bir ağaç türüdür. Beldede portakal, mandalina, limon türü yetiştirilir. Sofralık zeytin yapımında özellikle limon ve turunç ayrılmaz bir ikili oluşturur.
Sebzecilik ise Kocakışla Mahallesinde oturan sakinlerin uğraşıdır. Ürünler belde pazarının gereksinimini bile karşılamaz. Güllük’ün ekonomik omurgasını sağlayan balıkçılıktır. Muğla ilinin 2. büyük dalyanıdır. Dalyan,Güllük’ün kuzey-doğu yönünde ,Sarıçay ağzında kurulmuştur. Dalyanda, usta dalyan kaptanlarının denetiminde üretilen BALIK YUMURTALARI (Havyar) ülke çapında haklı bir üne ve talebe sahiptir.
Son yıllarda açık deniz balıkçılığı, özellikle üretim balıkçılığı çok önemli bir geçim kaynağı olmuştur. Körfez içinde bulunan adaların çevresine yayılan üretim havuzlarında kefal, çipura, levrek yetiştirilir. Satış büyülüğüne erişen balıklar yurtiçine ve yurtdışına pazarlanmaktadır. Güllük dışına satış yapılan kefal, levrek, çipura; özellikle yurt dışına ihraç edilen yılan balığı ekonomik yapıda önemli yer tutmaktadır. Satışlar 6 balık kayafı, balıkçılar kooperatifi eliyle yurtiçine, Nordzee ve Aegean firmaları aracılığıyla yurtdışına pazarlanmaktadır.
Amatör balıkçılar kendi tekneleriyle, kiraladıkları teknelerle, kıyıdan olta balıkçılığı yaparak; becerebilenlerde zıpkınla avlanarak stres atmakta, zevkli saatler yaşamaktadır. Kıyı balıkçılığında amatör bayan avcıların sayısı da yadsınamaz. Günümüz Güllük’ü turizm açısından her türlü olanakları ile büyük potansiyel gösteren bir yerleşim alanıdır. Son yıllardaki gelişmeler açıkça göstermektedir ki Güllük yakın gelecekte tüm dünyaya adını duyuran bir turizm merkezi olacaktır. Çevredeki turizm merkezlerinin doyum noktasına ulaşması nedeniyle beldemize yönelen potansiyel artışı dikkate alan yeni idari yönetim, hızla altyapı çalışmalarına yönelmiştir.
Belde merkezinden gemilerle yapılmakta olan maden ihracatı da hızla merkez dışına kaydırılması için verilen mücadele bunun kanıtı olarak görülmektedir. Bu arada iskeleden yapılan yüklemenin hem beldeye, hemde ülke ekonomisine yadsınamaz kazancı bulunmaktadır. Ancak üst düzey yetkililerin çevreye verilen zarar-ekolojik, sağlık vb- ile kazancın dengelerine dikkat etmesi, uzun vadede nelerin olumsuz etkileneceğinin iyi düşünülmesi gerekmektedir.
ÖREN
Ören Milas’ın 40 km. güneyinde Gökova Körfezinin Kuzey sahilinde yer almaktadır. 640 metre yüksekliğe sahip Kocadağ, Örenin güzelliklerini ve Gökova körfezini kuşbakışı izlemek için ideal bir seyir tepesidir.. Ayrıca yamaç paraşütü için de son derece uygundur..Yamaç paraşütü için gün geçtikçe daha çok sporcu tarafından tercih edilmektedir..
Sırtını dağlara yaslamış olan beldenin önünde koca çayın taşıdığı alivyonlardan oluşmuş görkemli bir ova uzanmaktadır. Ova son derece verimlidir, kuşbakışı tıpkı rengarenk dokunmuş bir ipek halıya benzemektedir… Kocadağın zirvesinden İçiçe geçmiş yemyeşil ova ile denizin mavisini seyreylemek son derece etkileyici ve keyiflidir..
renin antik adı Keramostur. Adını mitolojide çömlekçilik sanatının kurucusu sayılan Keramos’tan almıştır. Keramos Dionysos’ ve Ariadne’nin oğludur.
Bugünkü Ören Beldesi Antik Keramos kentinin kalıntıları üzerine kurulmuştur. Antik kente ait dikkat çekici kalıntılar yerleşim yerleriyle iç içedir. Keramos’un geçmişi üzerine bilimsel araştırmalar ve arkeolojik kazılar devam etmektedir…Yeni veriler Ören’in ilginç tarihine ışık tutmaktadır.
Keramos Yunancada çömlekçilik anlamına gelmekteydi. Bu isim zamanla değişerek Gereme olmuştur. (Evliya Çelebi 17. YY. daki ziyaretinde Gereme’yi “Mamur, Abadan, Safir Bağlık Bahçelik” bir köy olarak tanımlar.) Beldenin adı bir dönem Kemerdere olarak da anılmıştır. Kemerdere adı, Kocaçay vadisinde bulunan antik su kemerlerinden gelmektedir.. Beldenin bugünkü adı olan Ören ise harabe anlamına gelmektedir!
ANTİK TARİHÇE
Keramos’un arkaik çağdan başlayarak o zaman Akdeniz’den etkili Helenleşme sürecinin dışında kalmamış olduğunu, Helenleşme sürecinin M.Ö. 7-6. Yüzyıllarda başlamış olabileceği, ele geçen Yunan tipi Arkaik yontularda görülmektedir. Helenistik döneminde deniz aşırı ülkelerle örneğin, Mısır ilede doğrudan ve dolaylı ilişkiler kurduğunu özelliklede Romus döneminde de adını Asia eyaletinde duyurmuştur. Keramos kenti M.Ö. 5. Yüzyılda üyesi olduğu Attika-Delos deniz birliğine 1,5 talant vergi ödüyordu. Daha sonra Khrysaor birliğine bağlanan şehir arazi ve köylerinin çokluğundan yararlanarak etkin bir konuma gelmeyi başarmıştır.
M.Ö. 188’deki Apameia barışı sonucu tüm Karya ile birlikte Keramos’da Rhodos’a verilmiştir. Bu tarihten sonra Keramos’un diğer bir kent (Muhtemelen Stratonikeia) ile Sympoliteia anlaşması yaptığını ele geçen bir yazıtta ifade edilmektedir. Ancak bu durumdan hoşnut olmayan kent Rhodos’tan yardım istemek zorunda kalmıştır. Bu yardımı isteyen ve gerçekleştiren kişide söz konusu yazıtta onurlandırılmıştır.
M.Ö. 167-133 Yılları arasında Rodos ile ittifak yapan Keramos M.Ö. 129’da bütün Kayra ile birlikte Romanın Asya Eyaleti sınırlarına dahil edilmiştir. Romalıların M.Ö. 81’de Potnus Kralı Mithridiates ile yaptıkları savaşta Mithridiates’in tarafını tutan kent Roma’nın zaferi üzerine Stratonikeia’nin egemenliğine bırakılarak cezalandırılmıştır. Örende bulunan tarihi eser ve kalıntılar genellikle Karya ve Roma dönemine ait çok sayıda yazıtlar çıkması Roma hakimiyetini kanıtlamaktadır.
Madeni para yapımı M.Ö. 2. yüzyılda başlayarak Roma imparatorluğu dönemine kadar sürmüştür.
Keramos’da Sikkelerin üzerinde betimlemeleri görülen genç bir tanrıya ibadet ediyordu. Kısa etekli genç tanrı, elinde çift ağızlı balta ve kalkan tutardı. Yerel olan bu tanrı zaman zaman kentin baş tanrısı Zeus Khrysaor ile birlikte görüldüğü oluyordu.
O dönemlerde olympia’da aynı gün içinde stadyum, diyaloz ve uzun mesafe koşularının hepsini birden kazanan Polites isimli kişi, bilinen ve adı kent sınırlarını aşan en ünlü Keramos’ludur. Strabon’a göre Keramos M.Ö. 1. Yüzyılın sonlarında bağımsız olmayan küçük şehirlerden bir tanesidir. Bizans döneminde bir psikoposluk merkezi olmuştur.
Bafa – Kapıkırı
Antik Latmos körfezinde yer alan Heraklia’nın ilk adı Latmos idi ve adını deniz seviyesinden 1300 metre yüksekliğe ulasan Latmos Dağı’ndan alıyordu. Efes-Milet ticaret yolu üzerinde olmayan ve Latmos körfezinde yer alan Heraklia, hiçbir zaman çok önemli bir şehir olmadı. Deniz ticaretini çok yakınında olan ünlü Milet şehrine kaptırdı. Iyonya’da olmasına rağmen Heraklia, her zaman bir Karya şehrinin özelliklerini taşıdı ve tarihsel açıdan Karya şehirlerinin kaderini paylaştı. Kral Mausolos şehri kurnazlıkla aldı ve şehrin ismini değiştirdi. Ayni isimle anılan birçok Heraklia şehrinden ayrılması için Latmos Dağı altındaki Heraklia anlamına gelen “Heraklia ad Latmos” adini aldı. M.O. 287 yılında general Lizimahos tarafından fethedilen Heraklia’nın etrafına günümüzde bile bütün ihtişamı ile ayakta duran şehir duvarları inşa edildi. Göl seviyesinden yaklaşık 500 metre yüksekliğe kadar çıkan bu duvarlar 65 tane kule ile güçlendirilmiş olup yaklaşık 4 mil uzunluğundadırlar.
Heraklia komşusu Milet ve Priene şehirleri gibi Hippodamik stilde, yani birbirini dik kesen caddelerin meydana getirdiği satranç tahtası desenli bir plan üzerine kurulmuştur.
MÖ 1. yüzyıl sonunda Menderes nehrinin taşıdığı aluviyonlarla denizle olan bağlantısını ve bunun sonucunda deniz ticaretini tamamen kaybeden Heraklia’nın yıldızı yavaş yavaş sönmeye sönmeye başladı.
Şehirdeki zikredilmesi gereken ikinci önemli yapı ise, deniz kenarında bir burun üzerinde yer alan, Helenistik döneme tarihleşen Athena tapınağı idi.
Oldukça sönük geçen Roma dönemi arkasından Herakliya’nın yıldızı Bizans döneminde yeniden parladı. M.S. 7. yüzyılda Arabistan Yarımadası’ndan gelen birçok kesiş, din adamı Latmos dağlarında yaşamaya başladılar. Bazılarının büyük bir üne kavuştuğu bu din adamları bölgeye birçok insanin gelmesine neden oldular. Anadolu’nun en büyük manastır merkezlerinden biri olan Latmos körfezinde bu dönem 400 yıl sürdü. Türklerin Anadolu’ya gelmesi ile duraklayan manastır hayatı, Haçlıların Selçukluları yenmesi ile tekrar alevlendi.
Efsaneye göre, bu bölgeye gelen keşişler magaralarin birinin içinde ünlü Endymion’un mezarini kesfettiler ve mezarı bir Hristiyan kutsal mekanı haline getirdiler.
Güvercinlik
Güvercinlik. Bodrum’a yaklaşırken denizi ilk göreceğiniz belde
Bodruma doğru ilk yerleşim. Göl gibi deniz. Çepeçevre küçük oteller, lokantalar, evler. İleride Salih Adası. Güvercinlik Bodrum’a merhaba denen yer. Karşıdaki yüksek ve geniş Salih Adasının doğusundaki tepeler çam ormanı, etekler ise zeytinlikler kaplı. Bir zamanların küçük balıkçı köyü olarak tanınmıştı. Yol üstündeydi, son duraktı, ilk duraktı! Oysa şık otellere ev sahibi olunca önemli tatil beldelerinden birine dönüştü.
Karşısındaki Salih Adası koyun en büyük adası ve özellikle balık çiftliklerinin yerleştiği bölge.
Milas Karayolu üzerindeki Güvercinlik tabelasına sapınca 100 mt bile gitmeden güvercinlik meydanına ulaşılabiliyor. Küçük meydan sakin. Güvercinlik adı gibi güvercin yuvası niteliğinde kendine kapalı bir yerleşme. Doğal yapısı da genişlemeye müsait değil. Bir uçtan diğer uca yürümek 10 dakika Güzelliği de bu küçüklüğünde ve yıllardır büyümemesinde, büyüyecek yerinin olmamasında. Huzurlu bir hoş sohbet köşesi adeta.
Doğal ve doyumsuz güzelliği, geleneksel yaşam anlayışını koruyan köylüleri, bir koyu kapatmış olan lüks tesisleri ile hoş bir doku hüküm sürüyor Güvercinlik’te…
Karşıda Salih Adası’nın manzarası, günün her saati durgun denizi ile Güvercinlik, Bodrum’un en çok rağbet gören yerlerinden biri. Bodrum Güvercinlik’in tadını çıkarabilmeniz için de hemen her tatil anlayışına hitap edebilecek Güvercinlik tesisleri bulunuyor. Bodrum Güvercinlik pansiyonları daha çok beldenin merkezinde yer alıyor. Köy yaşantısından bir demet sunan Güvercinlik pansiyonlarını genelde yerli aileler işletiyor. Bir balıkçı kasabasının huzur dolu sabahına uyanıyor, balıkçı teknelerinin motor sesleri ile gözünüzü sabaha açıyorsunuz. Güneyde ise 7-8 villalık bir tatil sitesinin bulunduğu bir başka koy var. Çevresi ağaçlarla kaplı ve kumsal. Deniz ise hala pırıl pırıl.
Bodrum – Güvercinlik yolunun Güvercinlik girişinde Antik Karyanda Kentinin kalıntıları görülebilir. Salih adasında antik Karyanda kenti olduğu ileri sürülse de, eski yerleşimi kanıtlayacak kalıntılar yok denecek kadar silik. Karyanda’lılar adayı terkedip Türkbükü Gölköy civarına yerleşmiş ve Yeni Karyanda’yı kurmuşlar.
Güvercinlik konaklamak demek, uygun konaklama fiyatlarından yararlanmak, dertlerinizden ve stresli günlerinizden uzaklaşmak, kendinizi biraz Egeli hissetmek gibi bir şey. Geç kalmadan Bodrum Güvercinlik pansiyonlarından yerinizi ayırtın ve tatil planlarınıza başlayın…
Tuzla
Milas-Bodrum karayolunun 25. km’ sinden sağa dönüp 2. km gittikten sonra Boğaziçi Köyü’ ne ulaşılır. Boğaziçi Köyünü’ nün mitolojideki adı Bargylia’dır. Bizanslı Stephanus’un bildirdiği efsaneye göre yiğit Bellerofo, sahibi olduğu kanatlı atı Pegasos’un çiftesiyle ölen arkadaşı Bargylos’un adını kente vermiştir. 17. yüzyılda çevre il ve ilçelere tuz sağlayan bölge, bu gün bu özelliğini Varvil Çayının getirdiği alüvyonlar nedeniyle kaybetmiştir.
Boğaziçi Köyü Tuzla Sulak Alanı kış aylarında göçmen kuşlara ev sahipliği yapar. 380 hektarlık alanda beslenen kuş türleri arasında başta Pelikanlar gelir. Boz Ördek, Yeşilbaş, sakarca, Macar Ördeği, Sakarmeke, Balıkçıl, Flamingo, Kaz, Su tavuğu da sıklıkla rastlanan kuş türleridir.
Balıkçılık ile geçinen Boğaziçi Köyü, Milas’ın eşsiz doğası ve denizi ile yaz turizminin revaçta olduğu beldelerimizden biridir.
Tuzla Sulak alanı 2001 yılında IBA ( İmportant Bird Area ) tarafından dünyaca önemli kuş alanı olarak belirlenmiştir. 2004 Ulusal Sulak Alan Komisyonu tarafından koruma kapsamına alınarak yönetim planı yapılmıştır. Ramsar Sözleşmesine aday Sulak Alanı 380 Hektar Alanı kapsar ve her yıl 3000 civarında Flamingo’ya ev sahipliği yapmaktadır. Burada üreyen kuş türü 118’dir. Her yıl bölgeye ziyaretçi kuşlarla birlikte 250’ye yakın kuş türü bölgede bulunmaktadır.
Halep Çamı Tabiatı Koruma Alanına komşu, sulak alan havzası, Tuzla Sulak Alanı ve Güllük Dalyanı alanından oluşmaktadır. 380 Hektar Tuzla sulak Alanı ve 800 Hektar Güllük Dalyanı olmak üzere yaklaşık 1180 Hektarlık bir alanı kapsamaktadır. Tuzla ve Güllük 2001 yılında(IBA Important Bird Area) önemli kuş alanı olarak tanımlanmıştır. Tuzla Gölü ve Güllük Dalyanının hafif tuzlu ve acımsı suyu; kuşların yaşamsal besin kaynağı olan balık, deniz yosunları ve küçük canlıları barındırır. Tuzla ve Güllük her yıl 200 Flamingo’ya ev sahipliği yapmaktadır. Sürü halinde havalandıklarında, pembe ve siyah kanatlarıyla gerçekten görülmeye değer bir manzara oluştururlar.
Bölgedeki kuşlar şu şekildedir: Nadir kuşlardan Dalmaçyalı (45 adet) ve Beyaz Pelikan, Balık Kartalı, Gri Balıkçıl(230 civarında), Kaz türleri Tuzla’da görülebilir. Çamurlu sığ bölgelerde 3000 dolayında ördek türleri, Karabağ Martısı 300 adet, İspinoz 50 adet, Büyük Akbalıkçıl 250 adet, Kılkuyruk 155 adet, Kaşıkgaga 500 adet, Fiyu 90 adet. Yağmurçunlular’a ve nadir türlerden Terek Düdükçünü’ne de burada rastlanılmaktadır.
Gölü çevreleyen çeşitlilik, kuşlar için olduğu kadar diğer yabanıl hayvanlara da yaşam alanları sunmaktadır. Genellikle su kaplumbağası, çeşitli yılan türleri, yabanıl domuzu, porsuk, tilki, oklukirpi gibi türler birer birer yok olmakla birlikte, hâlâ IBA rastlanabiliyor. Metruk tuzlası ve Güllük Dalyanı, sulak alanı besleyen yer altı suları ile birbirini destekleyen bir çanak oluşturmakta olup, sulak alan tek bir ekosistem olarak düşünülmelidir.
Göçmen kuşlar, kuzeyde havanın soğuması ile birlikte; Ekim sonu, Kasım başı gibi ilk parti gelmeye başlar. Aralık-Ocak-Şubat aylarında sayı maksimum seviyeye çıkar. Şubat sonu Mart başı gibi de tekrar Kuzeye göç başlar.
Tuzla ve Güllük Dalyanı, kuşların önemli konaklama ve beslenme alanlarındandır.
Bargylia
Milas-Bodrum karayolunun 25. km’ sinden sağa dönüp 2. km gittikten sonra Boğaziçi Köyü’ ne ulaşılır. Boğaziçi Köyünü’ nün mitolojideki adı Bargylia’dır. Bizanslı Stephanus’un bildirdiği efsaneye göre yiğit Bellerofo, sahibi olduğu kanatlı atı Pegasos’un çiftesiyle ölen arkadaşı Bargylos’un adını kente vermiştir. 17. yüzyılda çevre il ve ilçelere tuz sağlayan bölge, bu gün bu özelliğini Varvil Çayının getirdiği alüvyonlar nedeniyle kaybetmiştir.
Boğaziçi Köyü Tuzla Sulak Alanı kış aylarında göçmen kuşlara ev sahipliği yapar. 380 hektarlık alanda beslenen kuş türleri arasında başta Pelikanlar gelir. Boz Ördek, Yeşilbaş, sakarca, Macar Ördeği, Sakarmeke, Balıkçıl, Flamingo, Kaz, Su tavuğu da sıklıkla rastlanan kuş türleridir.
Balıkçılık ile geçinen Boğaziçi Köyü, Milas’ın eşsiz doğası ve denizi ile yaz turizminin revaçta olduğu beldelerimizden biridir.
Tuzla Sulak alanı 2001 yılında IBA ( İmportant Bird Area ) tarafından dünyaca önemli kuş alanı olarak belirlenmiştir. 2004 Ulusal Sulak Alan Komisyonu tarafından koruma kapsamına alınarak yönetim planı yapılmıştır. Ramsar Sözleşmesine aday Sulak Alanı 380 Hektar Alanı kapsar ve her yıl 3000 civarında Flamingo’ya ev sahipliği yapmaktadır. Burada üreyen kuş türü 118’dir. Her yıl bölgeye ziyaretçi kuşlarla birlikte 250’ye yakın kuş türü bölgede bulunmaktadır.
Halep Çamı Tabiatı Koruma Alanına komşu, sulak alan havzası, Tuzla Sulak Alanı ve Güllük Dalyanı alanından oluşmaktadır. 380 Hektar Tuzla sulak Alanı ve 800 Hektar Güllük Dalyanı olmak üzere yaklaşık 1180 Hektarlık bir alanı kapsamaktadır. Tuzla ve Güllük 2001 yılında(IBA Important Bird Area) önemli kuş alanı olarak tanımlanmıştır. Tuzla Gölü ve Güllük Dalyanının hafif tuzlu ve acımsı suyu; kuşların yaşamsal besin kaynağı olan balık, deniz yosunları ve küçük canlıları barındırır. Tuzla ve Güllük her yıl 200 Flamingo’ya ev sahipliği yapmaktadır. Sürü halinde havalandıklarında, pembe ve siyah kanatlarıyla gerçekten görülmeye değer bir manzara oluştururlar.
Bölgedeki kuşlar şu şekildedir: Nadir kuşlardan Dalmaçyalı (45 adet) ve Beyaz Pelikan, Balık Kartalı, Gri Balıkçıl(230 civarında), Kaz türleri Tuzla’da görülebilir. Çamurlu sığ bölgelerde 3000 dolayında ördek türleri, Karabağ Martısı 300 adet, İspinoz 50 adet, Büyük Akbalıkçıl 250 adet, Kılkuyruk 155 adet, Kaşıkgaga 500 adet, Fiyu 90 adet. Yağmurçunlular’a ve nadir türlerden Terek Düdükçünü’ne de burada rastlanılmaktadır.
Gölü çevreleyen çeşitlilik, kuşlar için olduğu kadar diğer yabanıl hayvanlara da yaşam alanları sunmaktadır. Genellikle su kaplumbağası, çeşitli yılan türleri, yabanıl domuzu, porsuk, tilki, oklukirpi gibi türler birer birer yok olmakla birlikte, hâlâ IBA rastlanabiliyor. Metruk tuzlası ve Güllük Dalyanı, sulak alanı besleyen yer altı suları ile birbirini destekleyen bir çanak oluşturmakta olup, sulak alan tek bir ekosistem olarak düşünülmelidir.
Göçmen kuşlar, kuzeyde havanın soğuması ile birlikte; Ekim sonu, Kasım başı gibi ilk parti gelmeye başlar. Aralık-Ocak-Şubat aylarında sayı maksimum seviyeye çıkar. Şubat sonu Mart başı gibi de tekrar Kuzeye göç başlar.
Tuzla ve Güllük Dalyanı, kuşların önemli konaklama ve beslenme alanlarındandır.