Milas Arı ve Bal Çalıştayı yapıldı “KRİSTALİZE OLAN BAL GERÇEK BALDIR”
*Milas Arı ve Bal Çalıştayında, geçen yıl Türkiye’deki arıların yüzde 60’ının çevre kirliliğinden ve iklim değişikliğinden etkilenerek öldüğü ifade edildi.
*Çalıştayda arıcıların şekerle arı beslemesinin de yanlış olduğu ifade edilerek “Şeker zehirdir. Zaten doğada yeterince çiçek var” denildi.
*Balın doğası gereği kristalize olacağı anlatılan çalıştayda “Kristalize olan bal doğal baldır. Bal canlıdır.Kristalize olan balı suya koyup kaynatırsanız, balı öldürürsünüz. Kaynayan bal, bal değil, şeker şurubudur” denildi.
Milas Ticaret ve Sanayi Odası (MİTSO) ile Muğla Arı Yetiştiricileri Birliği (MAYBİR) işbirliğinde düzenlenen “Milas Arıcılık ve Bal Çalıştayı”nda kristalize olan balın gerçek çam balı olduğu, yanlış bilinenin aksine kristalize olmayan balların ise katkılı bal olduğu belirtildi. Çalıştayda arıcıların şekerle arı beslememesi gerektiği de belirtilerek şekerle beslenen arıların ömrünün yüzde 35 azaldığı ifade edildi. İklim değişikliği ve çevre kirliliği nedeniyle geçen yıl Türkiye’deki arıların yüzde 60’ının öldüğü belirtilirken bal üretiminde kaliteden ödün verilmemesi gerektiği anlatıldı.
MİTSO ve MAYBİR işbirliğinde düzenlenen Milas Arı ve Bal Çalıştayı yapıldı. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan MİTSO Yönetim Kurulu Başkanı Reşit Özer, Dünyada çam balı üretiminin yüzde 92’sinin Muğla ili ve Kuşadası’nın Dilek Yarımadasında elde edildiğini, bunun da üçte birinin Milas ilçesinde gerçekleştiğini ifade etti. Reşit Özer, “Balımızı markalaştırmak, arıcılığımızı geliştirmek için biz MİTSO olarak ne yapılması gerekiyorsa, yapmaya hazırız” diye konuştu.
MAYBİR adına konuşan Gıda Mühendisi Yasin Kırgız ise Muğla’nın Ordu ilinden sonra en çok bal üretilen ikinci il konumunda olduğunu ve Muğla’ya kışı geçirmek için diğer illerden de arıcıların geldiğini ifade ederek “Muğla’da arı popülasyonu arttı. Artık orman alanları artan arı popülasyonuna dar gelmeye başladı” dedi.
Kahraman Maraş Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Yeninar “Arı yetiştiriciliği, koloni yönetimi ve kış beslenmesinde dikkat edilecek hususlar” başlıklı sunumunda arıların süper organizmalar olduğunu ve balın 4 bin 500 yıl boyuncu bozulmadan saklanabildiğini anlattı. “Arıcılık sektörü olarak tüketicinin gözünde balın kalitesini ve güvenilirliğini arttırmak zorundayız” diyen Prof. Dr. Yeninar “Basında arı ve bal iki şekilde yer alıyor: bir; kitlesel arı ölümleri olduğunda, iki; tağşişli bal haberleri… Arılar ölmeye başladığında diğer hayvanlar da ölmeye başlar. Bal arıları ölmeye başlamışsa bizim için de alarm zilleri çalmaya başlamıştır. Çevreye arılar kadar bağlı olan başka bir canlı yoktur” dedi. Türkiye’nin arı sayısında ve bal üretiminde dünyada 2. sırada olduğunu belirten Prof. Dr. Yeninar, arıların küresel iklim değişikliğinden etkilendiğini vurgulayarak “Sektör olarak küresel iklim değişikliğine hazırlıklı olmalıyız. İklim değişikliğiyle birlikte hastalıklar ve parazitler artacak. Bağışıklık sistemi zayıflayacak… Geçen yıl Türkiye’deki arıların yüzde 60’ı öldü. Şaka değil, yüzde 60’ı öldü. Neden öldü? Bunu öngöremediğimiz için öldü. Çiçekler kirleniyor, su kirleniyor sonuçta arılar ölüyor. Maden ocaklarından, termik santrallerinden, çimento fabrikalarından savrulan kirleticiler arının vücuduna yapışarak kovana taşınıyor ve kovanda arılar ölmeye başlıyor” diye konuştu.
KRİSTALİZE OLAN BAL GERÇEK BALDIR
Konuşmasında balın doğası gereği kristalize olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yeninar “Balın doğası gereği bal kristalize olur. Marketlerde bir tane kristalize olmuş bal görüyor musunuz? Görmezsiniz, çünkü katkılıdır. Biz doğallık noktasında tüketiciyi bilinçlendiremedik. Tüketici ambalaja bakıyor. Yüksek fiyata önem veriyor. Bu ürünün fiyatı yüksek ise iyidir, diye düşünüyor” dedi.
ARILARI ŞEKERLE BESLEMEYİN, ŞEKER ZEHİRDİR
Arıcıların arılara şeker verdiğini bunun yanlış bir uygulama olduğunu anlatan Prof. Dr. Yeninar “Şeker ile bal kelimesini asla yan yana kullanmayacağız. Şeker ne zamandır arının yiyeceği oldu? Şekerle arı beslediğinizde kuyuya düşeriz ve o kuyudan kimse bizi çıkaramaz. Uzmanlar en tehlikeli üç beyazdan söz ediyor; şeker, un, tuz. Zehir denilen şekeri kullanarak bal üretemezsiniz. Kristalize olan bal doğal baldır. Bal canlıdır.Kristalize olan balı suya koyup kaynatırsanız, balı öldürürsünüz. Kaynayan bal, bal değil, şeker şurubudur. Şeker işçi arıların ömrünü yüzde 35 düşürüyor.Şeker ile beslenen arının ömrü 27 günden 21 güne düşüyor. Bal ile beslediğinizde arıları nosema hastalığından kurtarıyorsunuz” dedi ve sunumunu “Bal üretiminde asla kaliteden vazgeçmemek gerekiyor” diye tamamladı.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Kimya Bölümü Organik Kimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Duru ise “Bal ve diğer arı ürünleri üretimi ve muhafazasında kaliteye etki eden kriterler” konulu sunumunda arıcıların yaptıkları bazı hatalı uygulamaları anlatarak “Çam balının 20 günde sağılmaması gerekiyor. 20 günde sağdığınızda hem arı yoruluyor, hem de balın olması gereken değeri yok oluyor” dedi. Arıcıların şekerle arı beslemesinin yanlış olduğunu da vurgulayan Prof. Dr. Duru. “Arıcılar neden şekerle besleme yapıyorlar? Zaten doğada yeterince çiçek var” dedi.
İLÇELERİN COĞRAFİ İŞARET REKABETİNE GİRMESİ YANLIŞ. ÜRÜNLERİMİZİ TÜRKİYE MARKASIYLA TANITALIM
Arıların çevre kirliliğinden etkilendiğini de anlatan Prof. Dr. Duru maden sahalarına koyulan kovanlardan alınan ballarda kurşun çıktığını ifade etti. İlçelerin coğrafi işaret almak için birbirleriyle rekabete giriştiğini de vurgulayan Prof. Dr. Duru “Coğrafi işaret almış 27 köfte var. Bunların birbirinden ne farkı var? Siz köftenizi dondurarak başka bölgelere gönderebiliyor musunuz? Coğrafi işaretlerde keşke, Türkiye olarak milli takım gibi bir lig oluşturmalıyız. Lütfen Türkiye’de üretilen ürünleri tek bir Türkiye markası olarak tanıtalım. Süperlig olarak tek marka olsun. Birçok marka olarak tescil alamayalım. Amatör lig oluşturmayalım. Ayrışırsak kaybederiz. İlçeler olarak oynamak doğru değil. Biz çam balımızı Avrupa çapında Türk çam balı olarak tanıtmak zorundayız. Bu şekilde yaparsak çam balında katma değer oluşur” dedi. Çam balının kestane balından sonra tıbbi özelliği en yüksek bal olduğunu da anlatan Prof. Dr. Duru yol kenarlarında, güneşin altında satılan bal satışı yapılmakta olduğunu da belirterek ” Yol kenarlarında görüyorum; bal satışı yapılıyor. Oysa balın güneş görmemesi gerekiyor. Durup, anlatıyorum” dedi.
KOVAN HAVASI ALZHEİMERİ ÖNLÜYOR
Muğla’da arıcılık yapılan köylerde araştırma yapıldığını ve üç kuşaktır arıcılık yapılan ailelerde alzheimer hastalığına rastlanmadığını ifade eden Prof. Dr. Duru “Buna kovan havası deniliyor. Eğer bunu değerlendirebilirsek sağlık turizmi açısından iyi bir seçenek oluşturabiliriz” diye konuştu.
Daha sonra toplantıya katılan arıcıların yönelttikleri soruları yanıtlayan konuşmacılardan Prof. Dr. Halil Yeninar “Doğa bitti. Biz aracılar olarak tarım alanlarına yöneldik. Doğayı koruyabilirsek, bal ormanlarımızı koruyabilirsek arıcılığın sorunları biter” dedi.